Ekonominin dışa açılması ve ihracata dayalı sanayileşmenin sürdürülmesi amacıyla, özellikle kambiyo ve dış ticaret alanlarında da yeni düzenlemeler yapılmıştır. Türk Lirası için gerçekçi bir döviz kuru politikası izlenmesi ve döviz kurlarının piyasa güçlerince belirlenmesi yönünde politikalar geliştirilmiştir. Mayıs 1981'den itibaren, iç ve dış fiyat düzeylerindeki değişmeler ile ödemeler dengesi ve uluslararası döviz piyasalarındaki gelişmeler gözönünde tutularak, Merkez Bankası tarafından günlük olarak ayarlanan döviz kurları, 1988 Ağustos ayından sonra döviz piyasasında belirlenmeye başlanmıştır. Döviz piyasasının yanısıra, 1989 Nisan ayında Merkez Bankası tarafından altın piyasası da açılmıştır.
1984 yılından itibaren, kambiyo rejimi büyük ölçüde libe-ralleştirilmiştir. Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında çıkarılan kararlar ve bunlara ilişkin tebliğlerle, döviz rejimine geniş ölçüde serbesti getirilmiş, bu suretle Türk parasının konvertibiliteye geçmesi için gerekli olan yasal çerçeve, 11 Ağustos 1989 tarihinde yürürlüğe giren "Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar" ile büyük ölçüde oluşturulmuştur. 9 Temmuz 1992 tarihinden itibaren ise Türk Lirası serbest bölgelerde "döviz" olarak kabul edilmekte ve buralardaki her türlü ödeme, döviz karşılığı Türk Lirası üzerinden yapılabilmektedir.
Türkiye'de yürürlükte olan döviz rejiminin esasları ve getirdiği yenilikler ana başlıklar altında şu şekilde özetlenebilir:
• Türkiye'de yerleşik kişilerin beraberlerinde döviz bulundurmaları, bankalar, yetkili müesseseler ve özel finans kurumlarından istedikleri kadar döviz satın almaları, yurt dışına döviz transfer ettirmeleri ve bankalar nezdinde döviz tevdiat hesabı açmaları serbestisi getirilmiştir.
• Türkiye'de yerleşik kişilerin müteahhitlik, turizm, ulaşım, bankacılık, sigortacılık gibi görünmeyen işlemler kapsamında elde ettikleri dövizlerin kullanımı, ilgililerin serbest tasarrufuna terkedilmiştir.
• İşletmelerin finansman ihtiyaçlarının karşılanması için, işletme kredisi olarak yurt dışından kredi temin edilmesine imkan sağlanmıştır.
• Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışında ticari faaliyette bulunmaları ve yatırım yapmaları için sermaye ihraç etmeleri serbest bırakılmıştır. Sadece belirli miktarları aşan sermaye ihraçları, Hazine Müsteşarlığı ya da Bakanlar Kurulu'nun iznine tabi tutulmuştur.
• Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışına menkul kıymet ihraç etmeleri ve yurt dışında satmaları serbest bırakılmıştır.
Türkiye'de yerleşik kişilerin yurtdışına döviz üzerinden garanti ve kefalet vermeleri serbest hale getirilmiştir.
İhracatı teşvik eden yeni politikalar sonucunda sanayiciler, daha fazla dış piyasalara yönelmeye başlamışlardır. Dış pazarlara yönelik üretim yapma, özellikle sanayide kapasite kullanımını artırmış, tesislerin ölçeklerini genişletmelerine yol açmış ve yeni yatırımlara gitmelerine sebep olmuştur. Böylece, maliyetler aşağı çekilerek, Türk ekonomisinin dünya pazarlarındaki rekabet gücü artırılmıştır.
İhracat ile birlikte kalite yükselmiş, ambalajlar iyileşmiş, teknoloji gelişmiş ve modern işletmecilik kuralları uygulanmaya başlanmıştır. Dış pazarlar yakından izlemeye alınmış, uluslararası finansman kuruluşlarıyla ilişkiler artırılmış, ülkeye yeni pazarlama yöntem ve teknikleri getirilmiştir.
1980 sonrasında, kamu sektörü alt yapı, konut, eğitim, haberleşme ve ulaştırma alanlarında yatırımlarını yoğunlaştırmıştır. Özel sektör ise konut, imalat, ulaştırma, tarım ve turizm sektörlerindeki yatırımlara ağırlık vermiştir.
1996-2000 yılları arasında uygulanan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde kamu hizmetlerinin daha çok eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında yoğunlaştırılması kabul edilmiştir. özelleştirme ise kamu kesimini daraltmanın ve asli görevlerine döndürmenin aracı olarak görülmüştür. Ayrıca özel sektör faaliyetlerinin desteklenmesi ve piyasalara müdahalenin sınırlı tutulması hedeflenmiştir.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)
________________________________________
Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye 1980-1991 yılları arasında gösterdiği yıllık ortalama kişi başına %2.9'luk GSMH artışıyla 127 ülke arasında 16. sırada yer almıştır. Yine aynı kuruluş tarafından yayımlanan "1997 Dünya Kalkınma Göstergeleri" isimli rapora göre Türkiye, dünyanın yükselen devleri olarak nitelendirilen Çin, Brezilya, Rusya, Hindistan, Meksika, Arjantin, Endonezya, Tayland ve Pakistan ile birlikte dünyanın gelişme potansiyeli en yüksek 10 pazarı arasında yer almıştır. Son yıllarda Türk ekonomisi, 1980 ve 1994 yılları hariç, iyi bir gelişme trendi yakalamıştır. GSMH yıllık ortalama olarak 1980-1990 yılları arasında %5.3, 1990-1995 yılları arasında %3.2 ve 1995-1997 yılları arasında ise ortalama %7.9 ile dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiştir. 1998 yılı başında enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlamak, makro ekonomik dengelerde istikrarı oluşturmak amacıyla bütçe, borçlanma ve para programları üçer aylık dönemler itibariyle hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. Yılın ilk yarısında programda öngörülen hedeflere ulaşılmış ve bu olumlu gelişmenin ardından Haziran 1999 tarihinde Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 18 ay süreli "Yakın İzleme Anlaşması" yapılmıştır. Ancak 1997 ortalarında güneydoğu Asya'da başlayan krizin 1998 yılında daha da derinleşmesi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de finansal politikaları olumsuz yönde etkilemiştir. Nitekim enflasyonla mücadele politikalarının da etkisiyle 1998 yılında ekonomi ancak %3.8 büyümüştür. Bununla birlikte program hedeflerine büyük ölçüde ulaşılmış, enflasyon azalma kaydetmiş ve büyüme hızı programda öngörülen %3 hedefinin üzerinde gerçekleşmiştir. Dolar bazında Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) %5 oranında artarak 204 milyar dolara, kişi başına düşen milli gelir ise 1997 yılına göre %4.7'lik bir artışla 3224 dolara yükselmiştir.
Özelleştirme
________________________________________
Özelleştirme uygulamalarının başla-dığı 1984 yılından itibaren çıkan sorunların aşılabilmesi için, çıkarılan 4046 sayılı kanun ile özelleştirme uygulamalarına ilişkin hukuki altyapı oldukça kapsamlı bir şekilde oluşturulmuştur. Telekomünikasyon ve enerji sektörlerindeki özelleştirilme uygulamaları için gerekli hukuki düzenlemeler ise 1995 ve 1997 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 1985 yılından itibaren özelleştirme kaps***** alınarak, özelleştirme ıdaresi Başkanlığı'na devredilen kuruluş sayısı, 1999 yılı Ağustos sonu itibariyle 211'e ulaşmıştır. Bu kuruluşlardan 115'i sermayelerindeki kamu paylarının tamamı satılarak özelleştirilmiş, 22'si ise değişik nedenlerle özelleştirme kapsamından çıkarılarak eski statülerine iade edilmiştir. Halen özelleştirme kapsamında 74 kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşlardan 32 tanesinde kamu payı %50'nin üzerindedir. Uygulamanın başlangıcından 1998 yılı sonuna kadar, özelleştirme işlemlerinden sağlanan kaynaklar, 1 milyar doları GSM lisans satışları olmak üzere toplam 7 milyar dolara ulaşmıştır. önümüzdeki kısa ve orta vadeli dönemde, özelleştirme uyulamalarının ivme kazanması beklenmektedir.
Dış Ekonomik ilişkiler ve Ödemeler Dengesi
________________________________________
İkinci Dünya Savaşından sonra, uluslararası ticaret devamlı olarak dünya ekonomisindeki büyümenin üzerinde bir performans göstermiştir. 1990-1995 yılları arasında dünya üretimi yıllık ortalama olarak %2 artarken, dünya ticareti %6.2 oranında büyümüştür. Bu hızlı büyümenin en önemli nedeni ülkelerin giderek ticareti serbestleştirmeleri ve bu yöndeki müzakerelere ağırlık vermeleridir. Bu gelişmelerin sonucunda, sanayileşmiş ülkelerin ithalata uyguladığı vergiler, 1950'li yıllarda %40'lar civarında iken, bugün %3-4'ler seviyesine gerilemiştir. Dünyanın diğer bölgelerinde de aynı yöndeki politikalar ağırlık kazanmıştır. Türkiye de ithalat vergilerini Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin uyguladığı seviyelere çekmeye çalışmış ve 1995 yılında Gümrük Birliği Anlaşması imzalanmıştır.
1 Ocak 1996 tarihinden itibaren Türkiye ve AB ülkeleri arasında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması sonucunda, AB ülkeleri ile yapılan sanayi malları ticaretinde tüm korumalar kaldırılmış, diğer ülkeler ile olan ticarette de AB'nin Ortak Gümrük Tarifesi uygulanmaya başlanmıştır. Bu durum dış ticaret dengesinin 1996 yılında bir miktar bozulmasına neden olmakla birlikte, 1997 yılında ihracat %13 oranında artarak 26.2 milyar dolara, ithalat ise %11.3 oranında artarak 48.6 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı yıl dış ticaret hacmi 74.8 milyar dolar, dış ticaret açığı da 22.3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Nitekim Dünya Ticaret Örgütü (WTO) tarafından 1997 yılında yayımlanan "Dünya Ticaretindeki Gelişmeler" adlı rapora göre, Türkiye dış ticaret hacmi en hızlı artan ve böylece dış ticaret dinamizmi en yüksek olan dünyanın 21 ülkesi arasında yer almıştır.
1998 yılında dış talepte bölgesel olarak yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle, bir önceki yıl hızlı bir gelişme gösteren ihracat artış hızı yavaşlamış; %2.7 oranında bir artışla 26.9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. ıthalat ise gerek iç talepteki daralma ve ekonomide yaşanan durgunluk gerekse petrol fiyatlarındaki büyük oranlı gerileme nedeniyle %5.4 oranında azalarak 45.9 milyon dolara düşmüştür. ıthalat ve ihracatta görülen azalmalar neticesinde dış ticaret hacmi de %2.6'lık bir azalma göstererek 72.9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret açığı ise bir yandan ithalatın gerilemesi diğer yandan da ihracattaki artış oranının nispeten düşük kalması sonucunda %15 oranında azalarak 18.9 milyon dolara inmiştir.
Türkiye'nin 1998 yılı dış ticaretini özellikle ihracatını değerlendirirken dünya ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmelerin etkilerinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. çünkü 1998 yılında temel olarak maliyet gelişmeleri ve döviz kuru politikaları açısından rekabet gücünü ciddi boyutta etkileyebilecek olumsuz bir gelişme görülmemekle beraber, dış talepteki daralma ihracattaki artışın %2.7'de kalmasına yol açmıştır. Türkiye'nin ihracat pazarlarında rakip ülkeleri olan Uzakdoğu ülkelerinin paralarının yüksek oranlarda değer kaybetmesi de başta tekstil ve konfeksiyon olmak üzere bazı sektörlerin ihracat performansını olumsuz yönde etkilemiştir. Yine özellikle demir çelik sektörünün ana pazarını oluşturan bu ülkelerin talebindeki daralma, adı geçen sektörün ihracatını ciddi bir şekilde aşağıya çekmiştir.
Türkiye'de ihracat çeşitli şekillerde teşvik edilmektedir. Son yıllarda parasal teşvikler yerini üretim ve yatırım safhasındaki teşviklere bırakmıştır. Bu çerçevede Türk Eximbank aracılığı ile ihracatçıya kredi, garanti ve sigorta desteği sağlanmaktadır. Geniş anlamda bir ihracat teşvik aracı olarak, 1980 sonrasında ihracatta bürokratik formaliteler azaltılmış ve basitleştirilmiştir.